1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramımız Kutlu Olsun

1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramımız Kutlu Olsun

20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile siyasi coğrafyasının sınırları çizilen, 15 Kasım 1983 tarihinde ilan edilen bağımsız ve egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk Halkının önemli ulusal bayramlarından biri olan 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’nı, KKTC’ni sonsuza kadar yaşatma, geleceğe ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda daha güçlü ve varlığımızı kesin güvenceler altına almış bir halk olarak kıvançla, huzur ve mutluluk içinde coşkuyla kutluyoruz.

1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı, Kıbrıs Türk Halkı’nın, VAROLUŞ SAVAŞI’nın, bağımsızlık, özgürlük ve egemenlik mücadelesinin önemli tarihi dönüm noktalarını simgeleyen, sürdürülen mücadeleyi ve varoluş savaşını bir bütün halinde yansıtan onurlu, inandığı hedeflere ve zafere kararlılık yürüyüşünün kutlu bayramıdır. Bugün 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’nı, Kıbrıs’ın Türkler tarafından fethinin 447’nci, Rum-Yunan Terör Örgütü EOKA’nın ENOSİS mücadelesine karşı varlığını korumak için kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kuruluşunun 60’ıncı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın kuruluşunun 42’nci yıl dönümü olarak kutlamanın huzuru, güveni ve onuru içindeyiz.

Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum halkının, Kıbrıs Türk halkının kendi öz vatanında yaşama hakkına, varoluşuna son vermek, Kıbrıs adasını Yunanistan’ın bir parçası haline getirme, katliamlar ve etnik temizlik, soykırım yöntemleriyle Türk halkını Kıbrıs’tan söküp atmak için 1878 yılına kadar uzanan çabalarına karşı, direnen Türk halkı uluslararası antlaşmalarla sağladığı kazanımlarını kaybetmemek, azınlık statüsüne düşmemek için yıllarca direnerek verdiği varoluş savaşıyla Rum-Yunan ikilisinin ENOSİS hayaline geçit vermedi ve zaferini bağımsız, özgür, egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurarak taçlandırdı.

Günümüzde emperyalist güçler, İsrail, Yunanistan, Rum Yönetimi, Mısır gibi uydu devletleri özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları konusunda kullanarak KKTC’ye son verme ve Türkiye’yi Kıbrıs’tan çıkarma, Türk halkını Rum Yönetimi’nin insafına bırakma planlarını yeni özel temsilcileri marifetiyle uygulamaya koyma çabasını sürdürmektedirler.

Rum basını 30 Temmuz 2018 günü yayınladığı haberlerle bunun işaretini vermektedir. Bu sıcak haberlerde Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis Makarios’u anma etkinliğinde Cikko Manastırı’nda yaptığı konuşmada “Bugün, ulusal meseleyle ilgili kritik bir dönemden ve hiç abartısız, muhtemelen Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakereler tarihindeki en kritik dönemden geçmekteyiz. Kıbrıs’ın, Kıbrıs sorunu çözüm süreci ve bizzat Kıbrıs’ın ertesi günü konusunda en kritik dönemde bulunuyoruz. Sarf edilen yeni çabayla Aralık ayına kadar olan dönem, Kıbrıs ve Kıbrıs sorunuyla ilgili birçok şeye karar verileceği bir dönem olacak. Başkan Nikos Anastasiadis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane

Holl Lute’a, Rum kesiminin 2017 yılının Temmuz ayında kesildiği yerden diyaloğa başlamaya hazır olduğunu açık ve net olarak söylemiştir. Türk tarafının da aynı kararlılığa ve benzer samimiyete hazır olması ve bizzat BM Genel Sekreteri’nin ortaya koyduğu çerçeve temelinde ilerleme olması halinde, tüm Kıbrıslılar için normal bir devlete ulaşılması hedefiyle, kısa zaman içerisinde, Kıbrıs Helenizmi, nerdeyse yarım asırdır maruz kaldığı uzun süreli macerada mutlu bir sona sahip olacaktır. Kıbrıs hükümeti, bugünkü kabul edilemez durumun sona ermesi için bütün imkânları tüketmeye kararlıdır. Bunu ülkeye ve gelecek nesillere borçluyuz. Bu Başpiskopos Makarios’un hayatı ve eseri için, en iyi anma olacaktır. Bu yol, en nihayetinde ülkeye yeniden birleşme, barış, sükûnet, istikrar ve Kıbrıs halkına güvenlik getirecek korunaklı limanın bulunmasına ilişkin izlenen politikanın mihenk taşıdır. Kıbrıs sorununda sarf edilmekte olan yeni çabanın geleceğini belirleyecek üç dönüm noktası bulunuyor. Bu noktalar Eylül ayında gerçekleştirilecek BM Genel Kurulu toplantısı, Ekim ayındaki enerji programı ve Ocak 2019’da Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasının ele alınacağı toplantıdır” ifadelerini kullandı.

Rum Hükümeti Sözcü Yardımcısı Klelia Vasiliyu da “Amacımız işgal birlikleri ve garantiler veya müdahale haklarının olmadığı bir Kıbrıs’tır. Guterres çerçeve belgesindeki parametrelerle ilgili altı nokta, hem Kıbrıslı Rumlarının hem de Kıbrıslı Türklerin gerçek çıkarına yönelik olarak, istenen şeyi verebilecek müzakerelere yardımcı olacaktır” açıklamasını yaptı.

Yine aynı gazete haberine göre Rum Başkanlık Komiseri Fotis Fotiu da aynı gün bir başka anma etkinliğinde yaptığı konuşmada Rum Yönetimi’nin herhangi bir anda müzakerelere dönmeye ve aynı niyet ve istekle, Kıbrıs sorununda, BM Genel Sekreteri’nin bir yıl önce Crans-Montana’da ortaya koyduğu parametreler temelinde, adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması için çalışmaya hazır olduğunu söyledi.

1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’mızı kutladığımız bugünde, Rum Yönetiminin önde gelen yetkililerin yaptıkları açıklamaları dikkate aldığımızda Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs adasını bir Helen adası haline getirme, Türk halkını Rum tahakkümü altında bir azınlık cemaati durumuna düşürme hedeflerinden asla vazgeçmedikleri görülmektedir. Bu gerçekler ışığında Kıbrıs Türk halkının DİRENİŞİ ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatma, egemenlik ve bağımsızlığını koruma, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün geleceğimizin kesin güvencesi olduğunu, asla vazgeçilemeyeceğini kararlılıkla savunmak zorundayız.

Rum-Yunan ikilisinin ENOSİS hayaliyle başlattığı katliamlar ve sonraki gelişmeler, Crans Montana'da çöken müzakere süreci ve her fırsatta dile getirdikleri gerçek hedefleri, uluslararası baskılarla Türkiye ve KKTC üzerinde yaratmayı amaçladıkları sonucu alma stratejilerinin açıkça ortaya koyduğu gerçekler ve yaşanan bütün tecrübeler, Kıbrıs’ta iki ayrı egemen devletin varlığı temelinde bir uzlaşmadan başka bir yol olmadığını göstermektedir. BM Genel Sekreteri’nin de açıkça ifade ettiği gibi Kıbrıs görüşmeleri başarısızlıkla son bulmuştur. Bu gerçek ışığında Birleşmiş Milletler parametrelerine ya da BM Genel Sekreteri’nin bir yıl önce Crans-Montana’da ortaya koyduğu ‘Guterres Çerçeve Belgesi’ parametreleri temelinde, adil ve kalıcı bir anlaşmaya ulaşılması ve federal bir uzlaşma asla mümkün değildir. Bu geçekler ışığında artık Kıbrıs gerçeklerine uygun iki devletli bir uzlaşmayı sağlayacak yeni bir strateji ve politikayı izlemek vazgeçilemez bir gerekliliktir, daha güvenli ve aydınlık geleceğimiz için bir zorunluluktur.

Bu duygu ve düşüncelerimizle 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’mızı kutlarız


KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞİ
       YÖNETİM KURULU




01.08.2018

Haberimizi Paylaşın: