KIBRIS TÜRK HALKININ TOPLUMSAL DİRENİŞ BAYRAMI KUTLU OLSUN
Kıbrıs Türk halkı bağımsız ve egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde özgür, güven içinde ve soykırım planları tehditlerini ve risklerini yaşamamasını sağlayan temel olgu Türk halkının ortaya koyduğu inançlı ve kararlı direniş mücadelesi süreçleridir. Türk halkı varoluş mücadelesi süreçlerinde ortaya koyduğu direnişi ile Makarios-Grivas’ın EOKA’nın Türkleri imha planı, 1963 Akritas Soykırım Planı ve 1974 İphestos Planı gibi Kıbrıs’taki varlığını hedef alan planlara geçit vermediği için bugün özgür, bağımsız ve egemen bir halk olarak kendi devletinde güven içinde varlığını sürdürmektedir. Rum-Yunan ikilisinin emperyalist devletlerin destek ve yönlendirmesinde uygulamaya koydukları soykırım planlarının başarıya ulaşmasını Toplumsal Direnişi ile engellemiştir. Halkımızın başarılı Toplumsal Direnişi’nin bir sonucu olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve siyasi coğrafyasını belirleyen 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’na, bağımsızlığa ve özgürlüğe ulaşılmıştır. Barış ve Özgürlük Bayramı’mızın 47. Yıl dönümünü on gün önce daha güçlü geleceğimizin güveni ve coşkuyla kutlamanın mutluluğunu yaşadık, huzurunu daha derinden duyduk. Kıbrıs Türk halkını böyle bir güne ulaştıran sürecin başarılı temellerini atan varoluş mücadelesinin bayramını idrak ediyoruz. 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramımız kutlu olsun.
1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı, Kıbrıs Türk Halkının anlamlı, Kıbrıs Adası’nda gerçek kurtuluş hareketimizin ve bağımsızlığımızın önemli ulusal bayramlarından biridir. Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs’ta bağımsız, özgür ve güvenlik içinde kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde egemen bir halk olarak yaşamaktadır. Bunu sağlayan temel taşlardan biri Toplumsal Direnişi’dir. Halkımızın Toplumsal direnişinin öncü gücü Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) ve kahraman Mücahitlerimizdir. Hiç kimsenin ve hiçbir tarafın Kıbrıs Türk halkının var oluş savaşını, Toplumsal direnişini ve bu direnişin örgütlü silahlı gücü TMT’yi itibarsızlaştırmaya, Kıbrıs gerçeklerine aykırı, doğru olmayan değerlendirmeler yapmaya hakkı ve yetkisi yoktur.
Türk Mukavemet Teşkilatı, Kıbrıs Türkü’nün ulusal direnişi ve var olma mücadelesini EOKA, AKRİTAS ve İFESTOS terörüne, soykırım planlarına ve Rum-Yunan güçlerine karşı sürdüren bir MUKAVEMET örgütüdür. Kalın çizgilerle çiziyoruz ki TMT tam anlamıyla bir mukavemet örgütü olarak Kıbrıs Türk halkını Rum-Yunan terör örgütlerinin silahlı saldırılarına karşı koruyan, Kıbrıs’ta Türk varlığının sürdürülmesinde etkin rolü olan bir örgüttür.
TMT, 1950’lerde EOKA terör sürecinde olduğu gibi, Rumların 21 Aralık 1963 yılında Türklere karşı Akritas Planı’nın Rum terör güçleriyle ve Rum-Yunan askerî güçleriyle birlikte; yani, devletin güçleriyle birlikte uygulamaya konması karşısında direnişe geçmiştir. On bir yıllık direniş ve varolma mücadelemiz süresince 1974 Yunan Cuntası darbesine karşı Türk Mukavemet Teşkilatı’nın örgütlediği güçler direnmiştir. Bu güçler, bir noktada, bir şekilde ve bir anlamda, Barış Harekâtı’nın başarıya ulaşmasında, belirli noktalarda köprübaşı görevini yürütmüştür. Onun için, Kıbrıs Türk halkının varoluş savaşında, Barış Harekâtı’nın daha etkin ve az bir kayıpla başarıya ulaştırılmasında önemli bir rolü olmuştur.
1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı, Kıbrıs Türk Halkı’nın, Varoluş Savaşı’nın, bütününü ifade etmektedir. Kıbrıs Türkü bağımsızlık, özgürlük ve egemenliğini Varoluş Savaşı ile kazanmıştır. Bugün 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’nı, Kıbrıs’ın Türkler tarafından fethinin 450’nci, Rum-Yunan Terör Örgütü EOKA’nın ENOSİS mücadelesine karşı varlığını korumak için kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kuruluşunun 63’ücü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın kuruluşunun 45’inci yıl dönümünde varlığımızn temel taşlarının oluşturulduğu tarihler olarak kutluyoruz.
Yunanistan ve Kıbrıs Rumları, insan haklarının temelini oluşturan yaşam hakkını Kıbrıs Türk halkına çok görmüştür. Kıbrıs Türklerini “imha etmek” için yıllarca planlı katliamlar, etnik temizlik ve soykırım yöntemleri uygulamıştır. Rum-Yunan ikilisinin Türk halkının Kıbrıs’taki varlığına ve kimliğine son vermek için 1878 yılına kadar uzanan çabalarını günümüzde de siyasi, diplomasi ve yayılmacı eylemleriyle ABD, AB, Rusya ve Fransa’yı arkasına alarak sürdürmekte, Türkiye’ye ve Türk halkına karşı yaratmaya çalıştıkları uluslararası baskılarla Kıbrıs adasının tamamına ve denizlerde egemen olma hedefine ulaşmaya çalışmaktadır.
Rum-Yunan ikilisinin hukuk, adalet, hakkaniyet ilkelerini ve insan haklarını tanımaz yayılmacı mücadelesine karşı Kıbrıs Türk halkı, tarihten gelen haklarını ve uluslararası antlaşmalarla elde ettiği hak ve statüsünü kaybetmemek, azınlık statüsüne düşmemek, Rum egemenliği ve baskısı altında yaşamamak için egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinde direnişini sürdürmektedir.
Doğu Akdeniz’de, emperyalist güçler günümüzde, İsrail, Yunanistan, Rum Yönetimi, Mısır gibi devletleri bölgedeki enerji kaynakları konusunda kullanarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne son vermek ve Türkiye’yi Kıbrıs’tan çıkarmak, Türk halkını Rum Yönetimi’nin insafına bırakma planlarını yeni yöntemler ve girişimlerle uygulamaya koyma çabasını sürdürmektedirler.
Rum yönetimi, başkanı, Rum hükümeti sözcüsü, Rum ve Yunan yetkilileri her fırsatta ve her uluslararası ortamda “Amacımız işgal birlikleri ve garantiler veya müdahale haklarının olmadığı bir Kıbrıs’tır. Rumlar uyandıkları zaman pencerelerinden Türk Bayraklarını göremeyecekleri bir anlaşma istemektedirler” açıklamaları da gözden uzak tutulamayacak gerçek hedeflerini ortaya koymaktadır.
Rum-Yunan ikilisi ENOSİS’İ gerçekleştiremedikleri için kendi “Kıbrıs sorunlarını” çözemediler. Rum-Yunan ikilisinin “kendi Kıbrıs Sorunlarını” çözebilmelerinin tek yolu, kendileri açısından “modası geçmiş” garanti sisteminin ortadan kaldırılmasıdır. Yunanistan’ın Ege’de ve Rumlarla birlikte Kıbrıs’taki ENOSİS hedefleri ve ileri sürdükleri temel tezleri var oldukça Türk halkı ve Türkiye için Garanti Sistemi ilk günkü gibi geçerli ve yaşayacak bir sistem olmaya devam edecektir.
1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’mızı kutladığımız bugünde, Rum Yönetiminin önde gelen yetkililerin yaptıkları açıklamaları dikkate aldığımızda Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs adasını bir Helen adası haline getirme, Türk halkını Rum tahakkümü altında bir azınlık cemaati durumuna düşürme hedeflerinden asla vazgeçmedikleri görülmektedir. Bu gerçekler ışığında Kıbrıs Türk halkının DİRENİŞİ ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatma, egemenlik ve bağımsızlığını koruma, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün geleceğimizin kesin güvencesi olduğunu, asla vazgeçilemeyeceğini kararlılıkla savunmak zorundayız.
Bugün geldiğimiz aşamada ve mevcut gerçeklerin ortaya koyduğu koşullarda, Crans Montana sonrası BM Genel Sekreteri’nin de açıkça ifade ettiği gibi Kıbrıs görüşmeleri başarısızlıkla son bulmuştur.
Belirtilen bütün gerçekler ışığında Birleşmiş Milletler parametrelerine ya da BM Genel Sekreteri’nin iki yıl önce Crans-Montana’da ortaya koyduğu ‘Guterres Çerçeve Belgesi’ parametreleri temelinde, Crans-Montana’da kalındığı yerden görüşmelerin başlamasıyla adil ve kalıcı bir anlaşma ve federal bir uzlaşma ile kesinlikle mümkün değildir. Bu geçekler ışığında artık Kıbrıs gerçeklerine dayalı iki devletli bir uzlaşmayı sağlayacak yeni bir strateji ve politikayı izlemek ve 8 Ağustos’ta Akıncı-Anastasiadis “görüşme oyun planı” gibi Türk halkına oynanmak isten oyunlara son vermek ve tuzakları önlemek için modası geçmiş, gündemden kalkmış görüşme yöntemlerine hayır denmelidir.
Sözü edilen gerçekleri asla unutmadan, geleceğimizin daha aydınlık ve daha güçlü olacağı kesin inancımızla 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı’mızı kutlarız
KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞİ
YÖNETİM KURULU