“1814’lerde kilise duvarlarına yazılan yazıların silinmediği, her gün için satırlar üzerinde biriken tozların temizlendiği ortaya çıkıyor. ‘Türk’ün et içinde bir diken’ olduğunu Rum çocuğunun kafasına sokulduğu her gün için hatırlatıldığı birçoklarımız tarafından bilinmektedir”. 1978
Dr. Fazıl KÜÇÜK
BM Genel Kurul görüşmelerine katılan ülkelerin liderleri ülkelerine dönmüş bulunuyorlar. Daha öncede kaydettiğimiz gibi her lider kendi ülkesinin sorunlarını dillendirdiği için ülkelerine mutlu olarak döndüklerini söylemek olasıdır. Burada yapılan konuşmaların dünya barışına katkısının olup olmayacağı ise tartışmalıdır. Bu nedenle önümüzdeki dönem için fazladan umutlu olamıyoruz.
Bay Nikos Anastasiyadis, ise bilinen konuşmasından sonra Bay Antonio Guterres ile yaptığı görüşme de iki aşamalı olmasını istediği görüşme önerisinde bulunuyor. Filelefteros gazetesinde yer alan haberde birinci aşamada “müdahil tarafların tezlerinin incelenmesi için dolaylı görüşmelerin yapılacağı bir dönem olmasını, ikinci aşamada ise sürece yardımcı olmaları için BM Güvenlik Konseyi’nin sürekli beş üyesinden yararlanılması” gerektiği kaydediliyor. Böyle bir öneriyi iyi niyetten yoksun art niyetli bir öneri olarak okumak gerekiyor.
Önerdiği beş sürekli üyenin Kıbrıs uyuşmazlığı konusundaki yaklaşımları biliniyor. Bunlarla yeni görüşme yapılarak görüş alınmasını istemek unsuz ip bırakmamak demektir. Bu önerileri ciddiyetten uzak öneriler olarak da kaydetmek gerekiyor. Tarafların 50 yılı aşkın süredir yaptıkları müzakereler bu önerilerle yok sayılmış olacaktır. Burada Bay Anastasiyadis’in yanıtlaması gereken önemli soru, “Siz Bay Anastasiyadis çözümden yana mısınız? Yoksa nadas tarlalarda gezinmek mi istiyorsunuz?”
Bu sorumuza “Ben Rum toplumunun lideri olarak nadas tarlalarda gezineceğim. Kıbrıs Türk’leri ile egemenliğimizi de paylaşmak istemiyoruz.” Kıbrıs Türk’leri olarak bizlerde önümüzü görmek istediğimizin bilinmesini istiyoruz. Parmağının arkasına saklanmadan da net konuşsun. Çünkü bugünkü yapıdan zarar görüyoruz.
Her ne kadar Bay Andros Kipriyanu Haravgi gazetesinde yer alan açıklamasında “müzakerelerin yeniden başlaması çok zor” diye konuşuyor olsa da son hedefte aynı şeyleri paylaştıkları biliniyor. Bu nedenle sözcük oyunlarına yönelmelerine gerek yoktur.
Londra Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Michael Moran, “Dünya toplumu ve özellikle İngiltere ile Amerika Rum Hükümetlerini tanımaya devam etmekle 1974 darbesini ve ardından Türk müdahalesini kaçınılmaz hale getirdiler. Uluslararası toplum anlamalıdır ki sorun hala EGEMENLİK ile ilgilidir.
Şu veya bu şekilde Kıbrıs’ta egemenlik tekrar paylaşılmalıdır. Uluslar arası toplum bu gerçeğin bilincine varmalıdır. 1964 de yaptıkları ciddi hatanın vicdanen tazmini için Amerika’ya özellikle İngiltere bu sorunun sona erdirilmesi sorumluluğu altında en uygun formülü üretmenin arayışı içinde olmalıdır” diyerek uyarıda bulunuyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş günü yaklaşırken Kıbrıs Türk’leri olarak bizlerinde ne istediğimizi kesin hatları ile ortaya koymamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
Ahmet GÖKSAN
ahmetgoksan45@gmail.com
26 Ekim 2018 - Ankara -
...