Sayın Denktaş’ın Liderliğinin Yüceliği… (2)

 
Hüseyin Laptalı
   

      Hüseyin Laptalı

Geçen yazımızda 27 Kasım 1948: “Rumlar iyice azıtmış “Enosis” bayrağını açmışlardı. Kıbrıslı Türklerin düzenlediği ilk miting (Ayasofya Mitingi) o gün yapıldı. Mitingde, Dr. Küçük heyecanlı bir konuşma yaptı. Ardından yanında duran Denktaş’a “Rauf sen de konuş” dedi. Denktaş 24 yaşında heyecanlı ve coşku doluydu. Ve işte o gün, Kıbrıs’ta yeni bir lider doğuyordu…” demiştik. O günlerde Dr. Küçük ve Denktaş Kıbrıs Türk halkını arkalarına almış onların haklarını korurken dış siyasette ise yapayalnızdılar. Türkiye iktidarı ve muhalefeti ile belli bir vurdumduymazlık içinde idiler. Ancak Türk halkı, yüksek öğrenim gençliği ile birlikte yeri göğü inleten gösterilerinde, Türk basını ise yorumlarında; “Yeşil Ada ufuklarına yaraşan bayrak, Türk Bayrağıdır,” “Kıbrıs davası sadece Kıbrıslı Türklerin değil 18 milyonun davasıdır,” “İngiltere adadan çıkacaksa, Kıbrıs geri Türkiye’ye verilmelidir,” diyerek, Ankara hükümetlerini ikaz ediyorlar, istim üzerinde tutuyorlardı. 1950 seçimlerinden önce, CHP Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak “Kıbrıs’ın İngiltere tarafından Yunanistan’a verileceğine inanmıyorum,” 1950 seçimlerinden az sonra ise DP iktidarının Dışişleri bakanı Prof. Fuat Köprülü “Kıbrıs, yabancı dost ve müttefik bir devletin idaresindedir. Kıbrıs davası diye bir dava yoktur,” diyebiliyordu. Halbuki Rumlar 15 Ocak 1950 yılında Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını temin için plebisit yapmışlar ve “%96 evet” oyu çıkarmışlardı. İşte bu hal ve şart baskısında Dr. Küçük ve Denktaş Ankara yollarına düşmüşler ve Ankara hükümetlerini Kıbrıs üzerinde daha ileri ve kararlı heveslerde bulunmaya çağırmışlar, bunun için Ankara’yı ikna etmeye çalışmışlardı. Fakat şimdilerde S.Denktaş’ın dediği gibi, “Türkiye ile ilişkilerinizi bozmamışlardır.” Nitekim 1954 seçimlerinden sonra Dışişleri Bakanlığını üstlenen Fatin Rüştü Zorlu, 1960 ihtilaline kadar, gereken ilgiyi göstermiş ve 1960 Londra ve Zürich anlaşmalarını yaratabilmişlerdir. Bu anlaşmalar 1974 Mutlu Barış Harekatının dayanağı ve bu günkü KKTC’nin varlığının ve TC’nin haklılığının kuvvetli mesnedini oluşturmuştur. Sayın Denktaş ve Dr. Küçük’ün Anavatan hükümetleri olan mücadeleleri her zaman çetin geçmiştir. 1963-1974 11 yıllık soykırım devresi mücadelelerinde ise “Türkiye’nin Ada’ya müdahalesini temin için çok uğraşmışlardır. Ancak hiçbir zaman Anavatan ile arayı bozma noktasına gelmemişler, optimum noktada durmasını bilmişlerdir. Nedeni ise gayet basittir. “Kıbrıs Türk’ü Türkiyesiz var olamaz.” “Yıllarca Denktaş’ın Türkiye’yi eleştiri bombardımanı altında tutmasını haklı buldunuz mu,” sorusuna Sayın Demirel, gülerek şu cevabı vermiştir. “Denktaş fikir adamıdır. Eleştirilerini her zaman yapar. Biz onu ciddiye alırız ama onun durumunu da anlarız… O bir bayraktır. Onun sesi olması lazımdır. Ama o Türkiye Cumhuriyeti değildir. TC’nin devlet olarak yapabileceği vardır, yapamayacağı vardır. Yapacağı vardır da zamanı gelmemiştir.” Sayın Denktaş’ın liderlik gücü, isteklerini söylemekte pervasız olmasından ve fakat karşı tarafın da “Anavatan” olduğunun idrakinden kaynaklanmaktadır. “Anavatansız Kıbrıs Türk’ü var olamaz.” Bu sözümüzü de “Has Kıbrıslılık(!) iddiasında bulunanlara bir kere daha duyurulur. Hoşça kalınız. 9.6.2010

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin