Yeni yılla birlikte 12 Ocak 2017 tarihinde Cenevre kentinde Kıbrıs için yapılacak müzakerelerde, Kuzey Kıbrıs Türk kesimi ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni temsilen Cumhurbaşkanlarının yanında sözcüleri ile Dışişleri Bakanlarının da bulunacağı çalışmalardan, ayrı olarak her üç ülke garantörleri Türkiye, Birleşik Krallık ve Yunanistan’ın yer alacağı ayrı ayrı toplantılardan herhangi bir olumlu sonuç beklenmemelidir. Yine havanda su dövülecek, herkes kendi çıkarını gözetecek, Kıbrıs anlaşmazlığının çözümü yine bir başka bahara ertelenecektir.
Özellikle Kıbrıs Rum Yönetiminin üzerinde ısrarla durduğu “Sıfır asker, sıfır garanti” KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da üstüne parmak bastığı önemli konuların başında gelmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının da Türk askerinin Kıbrıs’ta olmadığı ve garantörlüğün bulunmadığı bir anlaşmaya kesinlikle hayır diyeceği müzakerelerin olumlu geçmesi halinde dahi, yapılacak bir kamuoyu oylaması (referandum) sonucunda halkın HAYIR ile oy kullanacağı açık ve kesindir. Kıbrıs Türk halkının garanti ve emniyetinin sağlanmadığı bir anlaşmayı kabul etmesi söz konusu dahi edilemez. Kıbrıs Türk halkının hayat memat olarak düşündüğü egemenlik dahil, Türkiye’nin garantörü ve askerinin olmadığı bir anlaşmaya evet demesi düşünülemez.
Her iki tarafça yapılmakta olan müzakerelerde Kıbrıs Türk halkı ile Kıbrıs Rum halkına bu konularla ilgili bilginin verilmediği açıktır. Özellikle askerin ve garantörlüğün olmadığı bir durumda karşı taraf evet dese dahi KKTC halkının buna yanıtı kesinlikle hayır olacaktır. Garantörlük ve Türk askerinin olmadığı adada Kıbrıs Türk halkının emniyet ve güvenliğinin sağlanabileceğini kimler teminat altına alabileceklerdir. Her şey Kıbrıs Rumlarının ve Yunanistan’ın insafına kalmış olacaktır. İngiliz askeri güçlerinden Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin sağlanabilmesi söz konusu dahi edilmemelidir.
Yapılmakta olan müzakerelerden Kıbrıs Türk halkına en küçük bir bilgi dahi verilmemektedir. Kaldı ki hükümette olan koalisyon partilerinin de görüşmelerle ilgili olarak sağlıklı bilgiler aldığı veya bilgilendirildikleri söz konusu değildir. Hiç değilse koalisyon hükümetinden deneyimli bir Başbakan Yardımcısının veya Dışişleri Bakanının müzakerelerde bulunması gerekirdi diye düşünülmemiştir. Kıbrıs Türk halkının iktidarda olduğu iki partinin de Kıbrıs konularında yapılmakta olan müzakerelerden en son aşamada Cenevre’ye gidilmekte iken bilgilendirildikleri ve Cenevre’ye her iki parti genel başkanlarına katılmaları için davet yapıldığı bilinmektedir.
Kıbrıs Türk halkının en üst düzeyindeki kişilerin dahi halen Kıbrıs Türk toplumundan söz ettikleri, diğer parti genel başkanlarının dahi Kıbrıs Türk halkı yerine halâ daha toplum sözcüğünü telaffuz ettikleri, 33 senedir Kuzey Kıbrıs Türk halkının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ni kurdukları halde, Kıbrıs Türk toplumundan söz etmeleri pek doğru bir davranış olarak görülmemektedir.
Kıbrıs’ta her iki halkın uzun süredir Yeşil Hat’la ikiye ayrıldığı Kıbrıs Türk halkı ile Kıbrıs Rum halkının yapılan Denktaş ve Klerides’in anlaşmasıyla bunu kabul ederek uygulamaya koydukları, arkasından güneydeki Türklerin kuzeydeki Türk kesimine, kuzeydeki Rumların da güneydeki Rum kesimine geçerek yerleşmiş oldukları, böylece nüfus sorunun da kökten çözülmüş olduğu bilinmektedir.
En son yapılan nüfus sayımlarında Kuzey Kıbrıs’ta Türklerin 305 bin nüfusuna karşılık güneydeki Rum nüfusun da 850 bin olduğu dikkate alınarak 1/3 oranının üzerinde durularak kuzeye daha fazla Rum nüfusun yerleşmesine, veya kuzeyden Rumlara mal mülk veya toprak verilerek yerleşmelerine asla imkân sağlanmamalıdır. Güneyde ki Türklere karşılık, kuzeyde kalan Rumlarla ilgili oran göz önüne alındığında normal olarak görülmektedir. Kıbrıs’taki vakıf malları da dikkate alındığında kuzeyde kalan Türklerin aralarına güneyden Rum halkının gelip yerleşmelerine imkan verilmemelidir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimin yapılmakta olan müzakerelerden sızan haberlere göre, Rumlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti ile her iki kesimin ayrıldığı Yeşil Hat’tın batı ve uç burundaki Karpaz’dan Güzelyurt ve Karpaz Bölgeleri üzerinde ısrarcı olmaları yerine, yerleşime henüz açılmamış olan Gazimağusa’nın güneyindeki Maraş konusunda, yapılmakta olan müzakerelerde kolaylıkla bir sonuca varılması halinde, gerekli nüfus sağlanarak, güneyden gelecek olanlarla yerleşimler üzerinde durularak tekrar Maraş’ın canlandırılması ve iskânın sağlanması yönünde, çalışmaların hızlandırılması gerekir diye düşünmelidirler.
Hasan İKİZER
hasan_ikizer@hotmail.com
...