ERENKÖY SAVAŞI, Kıbrıs Türk halkı için sadece bir direniş ve destan değildir.  Bunun çok daha ötesinde anlamlı ve derin bir niteliğe sahiptir. Direnişi gerçekleştiren sınırlı sayıda ve yetersiz silah gücü ile destan yaratan üniversite öğrencilerinin eğitimlerini, kişisel geleceklerini düşünmeden; İngiltere’de ailesini, işini, yaşam koşullarını, çocuklarını gözlerini kırpmadan bırakarak her şeylerini ortaya koyarak, sadece vatanlarını, halkının varlığını düşünerek Erenköy’e çıkan ve bölge halkının kadını, erkeği, ihtiyarı, çocuğu ile kahramanca savaşan ve Anavatan Türkiye ile lojistik imkânlar sağlayan köprübaşını yaratan kahraman insanların savaşıdır. Bu kahramanlar, vatan ve millet sevgisinin üstünlüğünü, önemini ve Türk halkının Kıbrıs’ta varlığının, Kıbrıs’ın bir başka siyasi coğrafyaya taşınmasını, yani ENOSİS’in önlenmesinde aktif görev yüklenen varoluş savaşçılarıdır.

8 Ağustos, 1964 yılında Erenköy Direniş Destanı’nın yazıldığı, halkımızın özgürlüğü, bağımsızlığı ve egemenliği uğuruna Şehit olanların, Pilot Yzb. Cengiz Topel’in Rumlar tarafından işkenceyle şehit edildiği günün 55. Yıldönümüdür. Bugün 55. Yılında Erenköy savaşımızı onurla ve kıvançla anarak bütün Erenköy Şehitlerimizi rahmetle anar, mekânları Cennet’te ışıklar içinde yatmalarını diler, kahraman gazilerimize ve Türkiye’nin Kıbrıs’a ilk Silahlı Müdahalesini gerçekleştiren ve görev alan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sonsuz şükranlarımızı sunarız.

Kıbrıs Türk halkının siyasi tarihinde, halkların bağımsızlığı mücadelelerinde tarihte ender görülen varoluş, bağımsızlık, özgürlük, egemenlik mücadelesinde ayrı önemli bir yere sahip olan 8 Ağustos 1964 Erenköy Savaşı bütün tazeliğini, heyecanını korumakta ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk halkı var oldukça unutulmayacak, sürekli yaşanacaktır.

Erenköy Savaşı’nın tarihsel ve milli değerlerimiz açısından önemli yönlerinden biri, Türkiye’nin Garantör devlet olarak Garanti Antlaşması’nın verdiği Devletler Hukuku açısından meşru silahlı müdahale hakkını ilk kez fiilen kullandığı bir harekât olmasıdır.

Türkiye’nin Kıbrıs politikasının oluşturulmasının üç önemli temel taşı vardır. Birincisi Kıbrıs Türk halkının varlığını, egemenliğini, bağımsızlığını ve egemen eşitliğini koruyarak güvelik içinde olması ve Kıbrıs’ta Türk varlığının Türkiye açısından taşıdığı önemdir. İkinci temel taş, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda esas söz sahibi olan, tarihi ve ahdi yükümlülükleri olan, coğrafi bağımlılığı bulunan bir ülke olması. Üçüncü temel taş ise Kıbrıs Adası’nın Türkiye için güvenlik, stratejik, jeopolitik ve jeo-ekonomik vazgeçilmezliğidir.

            Tarihsel süreç içinde Türkiye, Kıbrıs’ın kendine yönelik bir toprak haline dönüşmesini, Doğu Akdeniz’de mevcut dengenin aleyhine değişmesini, Kıbrıs Türk halkının huzur ve güvenliğinin ortadan kaldırılmasını, Kıbrıs Türk halkının insan haklarının çiğnenmesini, Kıbrıs’ta Türk varlığının tehlikeye düşürülmesini ve Kıbrıs’ın “Bir gün bir başka coğrafyaya taşınmasını” önleyecek bir strateji uygulamıştır. Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili dış politikasındaki öncelikleri her zaman bu yönde olmuştur.     

Türkiye Kıbrıs politikasını dayandırdığı bütün temel taşları, Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları ve 16 Ağustos 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluş, Garanti ve İttifak Antlaşmaları ile hukuki ve siyasi güvenceye almıştır. Bu güvencenin sonuçlarından biri Erenköy Savaşı’nda Türkiye’nin gerçekleştirdiği askeri müdahaledir. Bu müdahalenin kesin sonucu ENOSİS için atılan son adımı durduran 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’dır. Bu nedenledir ki asla Garanti ve İttifak Antlaşmalarının bulunmayacağı bir uzlaşma kabul edilemez. Barış Harekâtı’nın gerçekleştirilmesine kadar geçen sürede Türk halkının sürdürdüğü direnişin silah ve lojistik desteği çok büyük ölçüde tutulan Erenköy Köprübaşı’nın kurulması, korunması ve Erenköy Savaşı ile varlığının sürdürülmesidir.   

Üniversite eğitimlerini yarıda bırakarak Erenköy’e gönüllü ve vatan sevgisiyle çıkan Kıbrıslı Türk öğrenciler bölge halkıyla birlikte mücadele tarihimizin jeopolitik, stratejik ve lojistik önemi büyük Erenköy Köprübaşı’nı etkinleştirerek güçlendirmiştir. Üniversite öğrencilerinin Erenköy halkıyla birlikte bütün olumsuz koşullara, yokluklara ve çağdaş silahlarla donatılmış binlerce Yunan ve Rum askerlerinin Yunan Genelkurmayı’nın emir ve komutasında dönemin gelişmiş modern silahlarıyla karadan ve denizden yaptığı organize saldırılarına karşı savunarak Erenköy Köprübaşını korumuştur. Erenköy Savaşı ve köprübaşı 20 Temmuz Barış Harekâtı’nın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin ve siyasi coğrafyamızın oluşumunu sağlayan koşulların yaratılmasında çok özel ve tarihi önemde bir yere sahiptir.

Rum-Yunan ikilisi, emperyalist devletlerle birlikte uyguladıkları uzun vadeli mücadele stratejileriyle Kıbrıs’ı bir Helen adası haline getirme, Türk halkını azınlık statüsüne düşürme ve Türkiye ile bağlarını koparma hedefinden asla vazgeçmemiştir. Bu gerçek ışığında mücadelemizin günümüzdeki özellikle Doğu Akdeniz’de Rum-Yunan tarafının emperyalist devletlerle yarattığı yeni evresinde özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı, egemenliğimizi korumak ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatma kararlılığımızı akılcı bir şekilde sürdürmek ve muhtemel Federasyon görüşme tuzaklarına ve yapay gelişmelerin aldatıcı görünüşüne karşı aldanmamak, son derece duyarlı hareket etmek durumundayız.

Rum-Yunan ikilisinin ENOSİS hayaliyle başlattığı katliamlar ve sonraki gelişmeler, Crans Montana'da çöken müzakere süreci, Kozanköy’e eski bir EOKACI’nın yerleşme örneğinde de görüldüğü gibi Rumların topluca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dönme istekleri ve bu yöndeki yeni girişimleri, Rum Yönetiminin ve siyasilerinin hiç saklama gereği duymadan her fırsatta açıkça ifade ettikleri, yoruma gerek duyulmayan gerçek hedefleri, uluslararası baskılarla Türkiye ve KKTC üzerinde yaratmayı amaçladıkları sonuç alma stratejileri kapsamında ortaya koyduğu niyetleri ve yaşanan bütün tecrübeler, Kıbrıs’ta iki ayrı egemen devletin varlığı temelinde yapılacak uzlaşmadan başka bir yol olmadığını göstermektedir.

Doğu Akdeniz’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Türkiye’nin ortaya koyduğu kararlılık ve yapılan fiili devlet uygulamaları, Hükümetimizin egemenliğimizdeki kapalı Maraş bölgesinin yeniden iskâna açma girişimi Kıbrıs gerçeklerine uygun iki devletli bir uzlaşmayı sağlayacak yeni bir stratejik döneme girildiğini ve politika izlendiğini göstermektedir.

Bu yeni süreci baltalayacak girişimlerin hassas milli günlerimizde gerçekleştirildiği de gözden kaçırılmamalıdır. Barış Harekâtı’nın 45. Yılının kutlandığı günlerde Rum tarafına “Gayriresmi Crans Montana Görüşme” talebi yapılırken, Erenköy Savaşı’nın 55. Yılı dönümü törenlerinin yapıldığı 8 Ağustos günü “Crans Montana türü gayri resmi Anastasiadis –Akıncı görüşmesi” tezgâhlanıyor. Bu tarihlerin tesadüf ya da kasıtlı olmadığı söylenmesin çünkü kimse inandırılamaz. Bu girişimler Kıbrıs Türk halkının güvenli ve aydınlık geleceğini engelleyen girişimlerdir.

Erenköy Şehitlerimizi, uçağı düşürülen ve sağ kurtulan ancak Rumların insanlık dışı işkencelerle şehit ettiği Yüzbaşı Cengiz Topel’i rahmetle, kahraman gazilerimizi, Liderimiz Dr. Küçük’ü, Kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş’ı saygı ve şükranla anıyoruz. Varoluş Mücadelemizdeki diğer şehitlerimize rahmet, hayatta olan Mücahitlerimize, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Türk milletine ve mücadeleci Halkımıza şükranlarımızı sunuyoruz.

 

                                                                                                                                                            KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞİ

                                                                                                                                                                     YÖNETİM KURULU

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin