Atilla Çilingir
   

      Atilla Çilingir

                                                                     

  ‘’Duygularımı mı, duyduklarımı mı, yoksa yaşadıklarımı mı yazmalıyım? Ya gerçekler, ya gerçeklere can verenler?’’

    Tam 30 yıl geçmiş ilk yazdığım benim olandan.

    Tam 30 yıl geçmiş siz okurların karşısına çıktığım zamandan…

    Bu 30 yılın sonrasında kalemimden çıkan 12 kitap, köşemde yazdığım binlerce hitap…

    Bazen gönül gözümle görmüşüm, duygularımla seslenmişim tüm yaşanmışlıkları…

    Kimi zaman yalnızca bakmışım, bana bakanları görmeden!

    Söylenenleri duymadan, sözlerimi işittiremeden!

    Kimi zaman umudu ama çoğu zaman sevgiyi seçmiş yazan kalemim! Bazen acıyı da, acılı gerçekleri de anlatmış cümlelerim…

    Ancak hep gerçekleri yazıya döküp, yaşanan her ne varsa onu seslendirmişim.

     Ne çok neden sıralamış seçtiğim cümleler!

     Cevaplar vermişim kimi zaman hüzünle, kimi zamansa sevgi dolu cümlelerle…

     Hep sevgiyi, aşkı, doğayı, hayatı, vedayı, ölümü, anlatmaya çalışmışım sanki becerebilirmişim gibi!

     Yüreğimdeki fırtınaları anlatan cümleler sıralamışım korkmadan, yılmadan, ısrarla ama hep de doğruları savunmak adına!

     Ya benim doğrularım okuyanların da doğrusu mudur? Demişim çoğu zaman!

      Sorgulamışım geceler boyunca yazdığım her cümlemin anlamını, ya da başka yazılanı var mı? Diyerek araştırmışım ama cevabım hep aynı olmuş:

     Vatan, millet, bayrak, doğa sevgisini, insan olabilmeyi anlatmışım. Aydınlık yarınlara dikkat çekerken cümlelerimin başka anlamı yoktur; bu değerleri görmezden gelen cevapların ise gönlümde de, beynimde de yeri yoktur demişim.

   Yapılan tüm eleştirilere saygı duyup, bu doğrularımla yanıt vermişim…

   Sevgili Okurlar, Sevgili Gençler, Sevgili Dostlar, Sevgili Arkadaşlar:

   İki yıldan beri yazmaya çalıştığım yeni kitabı nihayet bitirdim. Sanki yeni bir evlat sahibi olmuş kadar sevinçliyim…

   Aslında bu yazıyı; sevincimi hem sizlerle paylaşmak, hem de kendime bir özeleştiri yapmak için kaleme aldım!

   Bazen taraflı olduğum konular oldu, bazen de tarafında olmadıklarım!

   Taraflı olduğum konular ülkeme, milletime olan sevdamı anlattı; tarafında olmadıklarım ise milletime fitneyle yaklaşıp, aziz vatanıma karşı olanlardı.

  Hep etmiş olduğum yeminimin sadakatinde kalarak, doğruları yazmaya çalıştım.  

   Yazmaya karar verdiğim ilk anı hatırlarım!

   Tam da 1974 Kıbrıs Savaşlarının ortasıydı, yaşam ile ölümün arasına sıkışmış hayatlara baka kalmış; ölümü de, yaşamı da aynı yer, aynı zaman kesitinde görmüş; acıyı da, sevinci de, hasreti de iç içe yaşamıştım…

   İşte o gün yaşadıklarımı da, yaşananları da ama yaşadığım sürece hayata yansıyan tüm gerçekleri de yazmalıyım dedim. 1990’dan beri de yazıyorum…

   Bu son kitap, öncekilerden çok farklı! Çünkü tarihe ışık tutuyor.

   Adı:

                                                    ‘’Ölmek Var, Dönmek Yok‘’

                                                          (TMT 1957-1976)   

    Bu kitap:

    Kıbrıs Türk’ünün adadaki varoluş mücadelesinde onların hayata tutunmasını sağlayan bir yer altı teşkilatını, bu teşkilatta görev alan kahramanların bilinmeyen o muhteşem mücadelesini anlatıyor.

      Çoğu zaman o yılların gerçeklerini yazarken parmaklarım kaskatı kesildi. Kendimi onların yerine koymaya çalıştım, nefesim daraldı. Bu acılara nasıl dayanabildiklerini anlamaya çalıştım ama beceremedim…

     Kitabı hazırlarken; o teşkilatın hayatta olan kahramanlarının anlattıklarına da yer verdim.

    Kitabın bu bölümünde adada yaşayan Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Muharrem Özdemir kardeşimden destek aldım. Kitaba anlattıklarıyla heyecan katan TMT’cilerle röportajı Muharrem Bey kardeşim yaptı, büyük bir emek harcadı. Kendisine şükran borçluyum, teşekkür ediyorum.

    Kitapta anlatılan her olayı kimi zaman yaşayanın ağzından çıkan ile kimi zaman tarihe ışık tutan belgesiyle yazdım.

   Tarihe ışık tutacak bir kitabı hazırlayan bir yazar, duyduklarını mı, duygularını mı, yoksa yaşadıklarını mı yazmalıydı?

  Ya belgeler,  ya gerçekler, ya gerçeklere can verenler!  Hangisi ben olmalıydım?  Ya da hangisini nasıl yazmalıydım?

   Duygularımı da, duygulandıran olayları da, belgelere dayananları da yazdım. Ama hep gerçeklere sadık kaldım.

    Neyi, ne kadar yazabildiğime kitabı okuduğunuzda, o yılların acılı çığlıklarını da duyarak siz okurlar karar vereceksiniz…

    Şundan hiçbir şüpheniz olmasın ki, bu kitabımı okurken; yalnızca gerçeklerin sesini ama en çok da  ‘’Tarihten Gelen Çığlıkları’’ duyacaksınız.

 

 

Atilla ÇİLİNGİR

www.atillacilingir.com

25 Kasım 2020

 

 

 

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin