Akıncı devamla diyor ki: “Kıbrıs Türk tarafı bu aşamadan sonra ( yukarıdaki mülklerin iadesinden sonra) aşağıda açıklanan ? kuralının uygulanmasını önerirken, Rum tarafı mevcut kullanıcı ve eski mülk sahibinin niteliklerine göre incelemeyi sürdürmeyi ve geri kalan boş arazilere ? kuralını uygulamayı önermektedir.
Geri kalan mülklerde Kıbrıs Rum tarafı, mevcut kullanıcısı bulunan ama geliştirilmemiş boş küçük arazilerin tamamen, daha büyük arazilerin ise kısmen iade edilecek şekilde belirli bir formül üzerinden iadesini öngörmektedir.
Kıbrıs Türk tarafı ise, etkilenmiş mülkün bugünkü durumuna bakarak, en çok 100 dönüm olacak şekilde ve bölünmesi durumunda
- Sulanabilir arazilerin en az 2 dönüm,
- Diğer arazilerin ise 5 dönümden az olmayacak şekilde;
- Tarıma elverişli olmayan ve geliştirilmemiş diğer mülklerde ise, mevcut kullanıcının 3 dönümden çok arazisi olması durumunda en fazla ? mülkünü iade etmesi kaydıyla; eski mülk sahibine etkilenmiş mülkünün büyüklük veya değerinin ?’ünü iade etmeyi önermektedir.
Kıbrıs Türk tarafı, yukarıda belirtilen mülk kategorileri dışında kalan, mülkiyet rejimince düzenlenmemiş tüm mülklerin iade kapsamı dışında olmasını önermektedir. Rum tarafı herhangi bir pozisyon ortaya koymamıştır.
Bunun dışında, kimin öncelikli hak sahibi olacağı ile ilgili bir müzakere yapılmamaktadır.
Sabahattin İsmail
Akıncı’nın bu açıklamasından anlaşılan hususlar ise şöyledir:
- Yukarıda sözü edilen 4 kategorideki mülkler ilk anda Rumlara iade edildikten sonra geri kalan mülklerde de KKTC topraklarının 1/3’ü oranında iade uygulanması söz konusudur…Rum tarafı geri kalan tüm boş arazilere ? kuralının uygulamasını isterken Akıncı ise bu iade oranının bazı kıstaslara göre uygulanmasını istemektedir.. Buna göre Akıncı,
- Sulanabilir arazilerin 1/3 oranı temelinde, en az 2 dönüm, en çok 100 dönüm olarak iadesi ( ör: 15 dönümün 5 dönümü)
- Diğer arazilerin ise 1/3 oranı temelinde en az 5 dönüm en çok 100 dönüm olarak iadesi ( ör: 30 dönümün 10 dönümü)
- Tarıma elverişli olmayan ve geliştirilmemiş diğer mülklerin ise, mevcut kullanıcının 3 dönümden çok arazisi olması durumunda en fazla ? mülkünü iade etmesi kaydıyla; eski mülk sahibine etkilenmiş mülkünün büyüklük veya değerinin ?’ünü iade etmeyi önermektedir. ( 9 dönümün 3 dönümü veya parası)
Bir başka deyişle , sulu, kuru ve tarım dışı mülkleri olan Türkler mülklerinin üçte birini Ruma verecektir. Verecekleri miktar sulu arazilerde 2 dönümden az, kuru arazilerde 5 dönümden az, tarıma elverişsiz arazilerde ise 1/3 ünden az olmayacaktır…Özetle, arazisi olan her Türk, kalacak arazisinin ekonomik olarak kendisine ve ailesine yetip yetmeyeceğine bakılmaksızın bunu belli oranda Rumlarla paylaşmak zorunda kalacaktır…Bunun yaratacağı kaos, karmaşa ve çatışma çok açıktır..
Bu durumda toplamda iade edilecek mülkler düşüldüğü zaman Kıbrıs Türk Halkına kalacak mülkün gülünç miktarda olacağı açıktır…
***********
Akıncı devamla şöyle diyor: “Esaslı inkişafla ilgili durum ise şöyledir; Bir etkilenmiş mülkün esaslı inkişaf sayılması için bazı durumda değerlendirmeye tabi olması, bazı durumda ise inkişafın niteliğine göre esaslı inkişaf olarak nitelendirilmesi yönünde bir mutabakat bulunmaktadır.
Bu anlayışla Türk tarafı, değerlendirmeye tabi olacak esaslı inkişafın terk ediliş tarihinden belli bir tarihe kadar (Rum tarafı bunu 15 Mayıs 2015 olarak önermektedir) bir etkilenmiş mülke yapılan bir inkişafın veya bu inkişafı meydana getirecek onaylı bir proje (Kıbrıs Türk tarafı inşaat onayını da talep etmektedir) piyasa değerinin (market value) etkilenmiş mülkün orijinal halinin bugünkü değerinden (currentvalue) daha fazla olması halinde ‘esaslı inkişaf’ olarak değerlendirmesini kabul etmiştir.
Buna karşılık, aşağıda belirtilen inkişafların değerlendirmeye tabi tutulmadan otomatik olarak ‘esaslı inkişaf’ olarak kabul edilmesi konusunda mutabakat sağlanmıştır.
Değerlendirme gerektirmeyen işlemler:
• Yeni bina: Bu yakınlaşmaya göre, yetkili makamlardan izin alınarak yapılan sağlam yeni bir bina ve onun ayrılmaz parçalarını boş veya daha sonra boş kalan (Rum tarafı bunun doğal nedenlerle olması gerektiğini söylüyor) bir arazi veya arsa üzerine inşa eden mevcut kullanıcı bakımından bina ve mevzuata göre gerekli minimum büyüklükte arsa değerlendirmeye tabi olmadan, otomatik olarak ‘esaslı inkişaf’ olarak kabul edilmesi konusunda bir mutabakat bulunmaktadır. Mevcut kullanıcıya ait geri kalan arazi ise ? kuralına tabi olacaktır. Rum tarafı inkişafın ev veya geçim kaynağı olarak kullanılmasını da şart koşmaktadır.
• Bir inkişafın bir binanın fonksiyonunu geriye dönüşü olmayacak şekilde değiştirmesi ve/veya orijinal durumuna dönüştürülmesinin orantısız bir masrafa neden olması durumunda: Terk edildiği tarihte etkilenmiş mülk bir ev ise ve eski mülk sahibi “duygusal bağ” kriterinden dolayı evin iadesini alabilirse, mevcut kullanıcı tarafından yapılan ek kat veya ünitelerin mevcut kullanıcıda kalması konusunda da mutabakat bulunmaktadır. Rum tarafı bu durumda, tüm etkilenmiş mülkün eski mülk sahibine iade edilmesine ve rızasını verip, ek inkişaf bedelini mevcut kullanıcıya ödememesi durumunda mülkün bölünerek mevcut kullanıcıya ek binaların ve bunun inşası için gerekli arazinin verilmesini, ayrıca, mevcut kullanıcının bunun için ödeme yapmasını kabul ederken, Türk tarafı ev ve ortak kullanım alanlarının müşterek mülkiyeti veya eski bina için gerekli minimum arazi dışında kalan tüm etkilenmiş mülkün herhangi bir ödeme yapmadan mevcut kullanıcıda kalmasını talep etmektedir.
Sabahattin İsmail
Akıncı’nın bu ifadesinden anlaşılan şudur:
- Eğer eski bir Rum arazisi üzerine, o arazinin bugünkü değerinden daha yüksek değerde bir ev veya işyeri yaptıysanız o arazinin iadesi söz konusu olmayacaktır..Ancak arazinin değeri Ruma ödenecektir…İlaveten yaptığınız ev veya işyeri büyük bir arazi üzerindeyse, ev için gerekli arazi dışındaki arazinin üçte biri Ruma iade edilecektir…Böylece aynı arazi içinde Rum da yanınıza gelip bir inşaat yapabilecektir…
- Eğer eski bir Rum evine yatırım yaparak ilave inşaatlarla o evi eski değerinden daha fazla bir değere ulaştırmışsanız yeni yaptığınız ilaveler size kalabilecektir. Rum ise eski evini alacaktır.. Bu durumda da Türk mal sahibi, kendine kalacak binaların arazisi için Ruma ödeme yapacaktır. Bu arada aynı arazideki eski ev de “duygusal bağ” nedeniyle Ruma verilebilecektir. Rum tarafının bu talebine karşılık Türk tarafı eski evin ve yeterli arazinin Ruma verilmesini, geri kalan arazinin ve ek inşaatların Türkte kalmasını ancak bunun için ödeme yapmamasını önermiştir…Özetle her hal ve karda, 43 yıl sonra Rum gelip eski evini ve arazisini alabilecek, aynı arazi üzerindeki ek inşaatlar Türkte kalacak ve aynı arazi içinde ortak mülkiyetle birlikte yaşayacaklardır…Akıncı’nın ifadesine göre bu konuda Türk ve Rum görüşleri arasında tam bir mutabakat sağlanmamıştır.
KAOS VE ÇATIŞMA YARATIR
Akıncı’nın mülkiyetle ilgili bu açıklamaları, olası bir çözümde mülk konusun büyük bir kaos, karmaşa, çatışma yaratacağı anlamına gelmektedir..Bunun nedeni, yukarıda anlatılanlardan da görüldüğü gibi, mülkiyet konusunun eskiden savunulduğu gibi ve savaş yaşamış tüm ülkelerde savaş sonrası olduğu gibi, iki devlet arasında global mal mülk takası ve tazminatlar yoluyla süratle sıfırlanması yerine, bireysel bazda, komisyon eliyle çok karmaşık, çözümü çok zaman alacak bir sistemle çözülmeye çalışılmasıdır… Bu çerçevede
- Rumlar Mülk Komisyonuna bireysel başvuru yapacak, iade, takas veya tazminat talep edilecektir. Bu 3 şıktan birine mülk komisyonu karar verecektir..O aşamada Anayasamıza göre mal sahibi olan KKTC vatandaşının elindeki tapu hiçbir değer ifade etmeyecektir…Komisyonun verdiği karar bağlayıcı olacaktır.
- Çözüm olduğu andan itibaren KKTC tapuları sıfırlanacak, Kuzeydeki KKTC tapulu mülklerin tümünün satışı, devri, kiralanması, inkişafı yapılamayacaktır..
- Elinde KKTC tapusu tutan mal sahiplerinin mal sahipliği geçersiz olacak ve tapu sahipleri “mevcut kullanıcı” olarak tanımlanırken, 43 yıl önceki eski mal sahibi Rum ise “gerçek mülk sahibi” olarak tanımlanacaktır
- Takas yapılmayacak mülkler ya iade edilecek, ya Rumlarla paylaşılacak, ya da KKTC tapu sahibi tarafından parası ödenerek yeniden satın alınması dayatılacaktır…Bunun için ya borç altına girilecek, ya da büyük miktarlar tutacak olan ödemeler yapılamayacak ve çatışma çıkacaktır…
- KKTC’de son 43 yılda 3-4 milyon tapu işlemi yapıldığı dikkate alınırsa, Mülk Komisyonu milyonlarca işlem konusunda karar verene kadar ( bu süre 25-30 yıl da olabilir) hiçbir mülk üzerinde yatırım yapılamayacağından, KKTC ekonomisi çökecek, mülklerinden gelir elde edemeyen insanlar banka borçlarını ödeyemeyecek, bankalar ellerindeki ipotek mülklerin sahipleri ve statüleri değişeceği için ipoteklerini kaybedecekler, ipoteklerini ve alacaklarını kaybeden, kredi veremeyen bankalar batacak ve Kuzey ekonomisi korkunç bir kaos ve çöküş yaşayacaktır.
********
Akıncı diyor ki: “Birleşik Kıbrıs’ta Türk ve Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele yapılmasına yönelik taraflar arasındaki mutabakat ışığında, AB vatandaşlarına sağlanan dört özgürlüğe eşdeğer hakların Türk vatandaşlarına nasıl sağlanacağına ilişkin müzakereler halen devam etmektedir. 29 Ocak 2010 tarihinde Talat-Hristofyas görüşmelerinde bu hususta sağlanan mutabakat gereği, eşdeğer muameleye yönelik düzenlemelerin adadaki mevcut demografik yapıyı bozmaması söz konusuydu. Mevcut süreçte de Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafının talep ettiği doğrultuda bu uygulamanın 4:1 gibi sabit bir orana bağlanmasına karşı çıkarak, bu konuda yapılacak düzenlemelerin adadaki demografik dengeyi bozmaması prensibinin kullanılmasını savunagelmiştir. Ayrıca, bu düzenleme tamamen çözüm sonrası adaya dışarıdan gelecek olanları kapsamakta ve hiçbir şekilde iki toplum arasındaki güç paylaşımı düzenlemelerine bağlı tutulmamaktadır.
Sabahattin İsmail
Akıncının bu açıklamasından anlaşıldığına göre, 4 özgürlüğün Türk vatandaşlarına da sağlanması için müzakere yapılmakta ve Türk ve Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele yapılması için mutabakat bulunmaktadır…
Oysa Anastasiadis ve diğer tüm liderler Cenevre’den başlayarak her gün yaptıkları açıklamalarda bunun tam aksini iddia etmekte, Türk vatandaşlarına 4 özgürlüğün tanınması konusunun hiçbir zaman Akıncı ile müzakere edilmediğini, bunun asla kabul edilmeyeceğini belirtmektedirler…
Akıncının açıklamasında devamla “Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafının talep ettiği doğrultuda bu uygulamanın 4:1 gibi sabit bir orana bağlanmasına karşı çıkarak, bu konuda yapılacak düzenlemelerin adadaki demografik dengeyi bozmaması prensibinin kullanılmasını savunagelmiştir” denmektedir…
Oysa bizzat Akıncı geçmişte yaptığı açıklamada nüfusun 220 bin Türke karşılık 803 bin olarak dondurulmasını kabul ettiği; demografik yapının korunması amacıyla 1 Türk vatandaşının İç vatandaşlık alması için 4 Yunan vatandaşının Güneyde vatandaşlık alması, ( ¼ oranı) konusunda anlaşma sağlandığını belirtmişti…
Oysa şurası açıktır ki Yunanlıların Güneye gelip vatandaş olmalarına gerek yoktur. Çünkü AB vatandaşı olmaları nedeniyle kendilerine tanınan sınırsız 4 özgürlüğü kullanarak aday yerleşebilecekler, mülk alabilecekler, iş kurabilecekler ve çalışabileceklerdir…Bunun için ayrıca Kıbrıs vatandaşı olmalarına gerek yoktur…Bu durumda hiçbir Yunan, Kıbrıs vatandaşı olmaya gerek duymayacağı için tek bir Türk bile iç vatandaş statüsü elde edemeyecektir…Bu durumda adadaki Rum-Yunan sayısı kısa sürede hızla artarken Türk nüfusu yerinde sayacaktır..
Sabahattin İSMAİL
20.02.2017
...